Akşehir Mutlu Son Hizmeti Ebru
Akşehir Mutlu Son
Akşehir Mutlu Son başı, yerde bir şey ararcasına, aşağıya doğru sarkıyordu.
Nihayetinde, ağaçları yanıp kararan, küllerle dolu ormanın
çukurundan, şarkının sözleri yükseldi onlara doğru:
“Domuzu gebert! Gırtlağını kes! Kanını akıt!”
Sözler tam işitildiği sırada alay, dağın en dik yerine vardı;
bir iki dakika içinde şarkı duyulmaz oldu. Domuzcuk,
burnunu çeke çeke ağladı. Simon, sanki Domuzcuk bir
kilisede yüksek sesle konuşuyormuş gibi, derhal susturdu
onu.
Dağın doruğuna ilk varan Jack oldu. Yüzü gözü balçığa
bulanmıştı. Mızrağını kaldırıp, heyecanla seslendi Ralph’a:
“Bak! Bir domuz öldürdük… Usulcacık üstlerine vardık…
Sardık çevrelerini…”
Avcılar hep bir ağızdan konuşuyorlardı:
“Sardık çevrelerini…”
“Usulcacık geldik…”
“Domuz ciyak ciyak bağlarırdı…”
İkizler durmuşlardı. Aralarında sallanan domuzdan, kara
kara damlalar düşüyordu kayaların üstüne. Ağızları
kulaklarına varan, kendilerinden geçmiş ikizler, aynı sırıtmayı
ikiye bölmüşlerdi sanki. Jack’ın, Ralph’a anlatacağı o denli
çok şey vardı ki, hepsini birden iyi mi söyleyeceğini
Akşehir Mutlu Son
bilemiyordu. Onun için mevzuşacağı yerde, birkaç adım dans
etti; sonrasında ağırbaşlı olması gerektiğini anımsadı, gülerek
durdu. Ellerinin kanla lekelendiğinin farkına varınca, tatsız
bir şey görmüşçesine yüzünü buruşturdu. Ellerini temizlemek
için bir şey aradı; güldü, şortuna sildi ellerini.
Ralph mevzuştu:
“Ateşi söndürdünüz.”
Jack durdu. Belli belirsiz sinirlenmişti fakat öylesine
mutluydu ki, pek saçma saydığı bu söze üzülmemeye karar
verdi:
“Ateşi yakıveririz yeniden. Sen de bizimle birlikte olacaktın
Ralph. Öyle eğlendik ki! İkizler yere serildi…”
“Domuzu vurduk…”
“Ben tepesine düştüm…”
“Ben domuzun gırtlağını kestim.”
Jack, bunu övünerek söylemişti fakat söylerken de
kıvranıyordu sinirden:
“Bana bıçağını ödünç verir misin, Ralph? Kendi bıçağımın
sapına bir çentik yapmak istiyorum, ilk avımı işaretlemek
için.”
Çocuklar durmadan konuşuyorlar, luktan oynuyorlar;
ikizler hep sırıtıyordu.
Jack, hem gülüp hem ürpererek,
“Kan öyle bir fışkırdı ki!”
dedi,
“senin de görmeni isterdim!”
“Her gün ava çıkacağız…”
Ralph, boğuk bir sesle gene konuştu. Durduğu yerden hiç
kıpırdamamıştı:
“Ateşi söndürdünüz.”
Aynı sözün yinelenmesi, Jack’ı tedirgin etti. İkizlere baktı;
sonra gene Ralph’a.
“Onların da ava gelmeleri gerekliydi” dedi,
“yoksa
domuzların çevresini saramazdık.”
Bir kusur işlediğinin bilinci içinde kızardı:
“Ateş söneli sadece bir iki saat oldu. Tekrar yakabiliriz.”
Jack, Ralph’ın çıplak bedeninin yara bere içinde bulunduğunun,
Son yorumlar